Bir Gezginin Japonya Güncesi — Bölüm II

Ömer Furkan ŞAHBAZ

Bu yazı dizisinde Japonya’ya gidiş hikayemi, Japonya’da yaşadıklarımı, edindiğim tecrübeleri, yorumlarımı ve görüşlerimi yazacağım. Çok fazla etkilendiğim bir yer olan Japonya hakkında paylaşım yapmam, yaşadıklarımdan sonra bana zaruri geldi. Bu denli güzel bilgilerin artmasına katkı sağlayabilmek istiyorum. Umarım yaşadıklarımı sanki siz de yaşıyormuşsunuzcasına aktarabilirim.

Adım Ömer Furkan. Üsküdar Amerikan Lisesi mezunuyum. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Hukuk okuyorum. Gözümü yurtdışı seyahatlerinde açtığımı hatırlıyorum. Ya beş yaşındaydım ya da altı, kendimle ilgili hatırladığım en eski anı Eyfel Kulesi’nin en tepesindeki yerden Paris’i izlemek için boyumun yettiğince aşağıya bakmak istiyordum. Sanıyorum seyahat hikayem bu geziden aldığım haz ile başladı…

Yolculuk, önce seni sözsüz bırakır sonra da iyi bir hikaye anlatıcısına dönüştürür — İbn Batuta

Yazı dizisinin ilk bölümünü okumadıysanız sizi şuraya alalım;

Bir Gezginin Japonya Güncesi
Bölüm I: Neler beni Japonya’yı gezmeye itti?medium.com

Bölüm II — Gitmeden önce hangi hazırlıkları tamamladım?

Artık kararım kesindi. Japonya hedefe konulmuştu. Önceki yazımda da anlattığım üzere gitmeyi çok arzuladığım bir ülke haline gelmişti Japonya. Tokyo ise merakımı gidermem için bulunmaz bir şehirdi. Artık icraat vaktiydi. Yapılacaklar listesi oluşturmam çok uzun sürmedi. Çünkü hemen hemen her yurtdışı seyahatimde bu liste nereye gitmek istersem isteyeyim geçerliliğini korur:

  • Vize
  • Uçak bileti
  • Kalınacak yer
  • Eğer ülke içinde de gezilecekse bunun en uygun yolu
  • Döviz temini

Vize konusundan başlarsak eğer, Japonya biz Türk vatandaşlarından vize istemeyen bir ülke. Benim bu mesele ile ilgili araştırma yapmadan önceki kanaatim, Japonya’nın küresel anlamda çok büyük sıkıntı yaşamayan tüm ülkelerden vize istemediği yönündeydi. Lakin yanılmıştım. İnternete girip kontrol ettiğimde ilginç bir veri ile karşılaştım. Japonya, çok yakınındaki Çin de dahil olmak üzere birçok ülke vatandaşlarından ziyaret etmeleri için vizeyi şart koyarken Türk vatandaşlarından vize istemiyor oluşu benim için onur vericiydi.

Yapılacak ikinci şey ise uçak bileti bakmaktı. Bunun için bilinen tüm siteleri araştırdım, taradım. Bu işe yaklaşık 2 ay öncesinden başladım ve neredeyse 3 hafta kala biletimi aldım. Japonya’ya uçakla ulaşımın 2 yolu var: 1- Direkt olarak Türk Hava Yolları ya da All Nippon Airlines 2- Aktarmalı uçuş -ki bence fiyat/performans olarak çok düşük seviyelerdeler-. Aktarmalı uçuşlarda “layover” denilen yani “aktarma yerindeki bekleme süresinin” 4 saatlerden fazla oluşu ve yolu körfez ülkelerinden yahut Rusya üzerinden uzatmak hiç de katlanabileceğim türden bir durum değildi. Direkt olarak uçmak istediğim için gidebileceğimiz 2 şehir vardı ve birisi Tokyo’ydu.

Aslında en fazla gezmek istediğim şehir de oydu. Diğer şehir olan Osaka ise -daha sonradan yazacağım- Shinkansen ile ziyaret edeceğim bir şehir olacaktı. Direkt olarak Tokyo’ya uçan uçakların biletleri gerçekten pahalı. Çünkü daha önce sıklıkla denizaşırı uçan biri olarak bu tür uçuşlarda kampanyalı fiyatları da yakalayıp uçmuştum. Dolayı ile Japonya’ya direkt olarak alacağım biletin gidiş-dönüş ücretinin $1100 civarında olması beni çok şaşırttı. Yaptığım araştırmalar sonucunda ise Japonya’ya direkt uçuş bilet fiyatlarının yılın neredeyse çoğu zamanında zaten bu rakamın daha da üstünde oluşu beni bir nebze rahatlatmıştı.

Biletlerimizi de aldıktan sonra kalacak yer ayarlama kısmına geçtim. Bunun için de birçok siteden yaptığım araştırma sonucundan Tokyo’daki otellerin çok ciddi derecede pahalı olduğunu öğrendim. Beni hayatımda AirbnbEng’yi ilk defa kullanmaya iten bir şehir oldu Tokyo. Bunu Airbnb kötüdür demek için değil, buna mecbur kaldığımı belirtmek için yazıyorum. Babamla birlikte gideceğimiz için iki kişi geceliğini ortalama $68'dan ayarlamak kolay olmadı. Lakin minik de olsa dairenin tamamını kullanmak benim için rahatlatıcı bir şey olacaktı. Sadece programın son iki günü farklı yerlerden yer ayarladım. Bunu da diğer şehirleri gezeceğimi bildiğim için yaptım.

En sonunda da Tokyo dışındaki şehirleri gezmenin ucuz bir alternatifini aramaya koyuldum. Çünkü Tokyo’yu görünce Japonya’yı öğrenebileceğime inanmıyordum. Bundan dolayı hem Japonya’ya has özel trenler olan Shinkansen’leri denemek hem de Japonya’yı biraz da olsa geniş çaplı gezebilmek için biz yurtdışından gelen ziyaretçilere sağladıkları bir imkan olan Japan Rail Pass’i keşfettim. Bu sayede belirli bir zaman diliminde sınırsız ve -iki ekspres tren hariç- kısıtlamasız şekilde istediğim Japan Rail (JR) ağındaki trenlere binebilecektim.

JR Pass’i 7 günlük alıp, iki veya üç gün kullanmanın, oradan alacağım biletlere nazaran biraz daha ucuza gelmesi ve bilet satın alma külfetini ortadan kaldırması gibi avantajları, benim bu bileti almamdaki en önemli etkenler olduğunu belirtmeliyim. Yine internetten edindiğim bilgiye göre İstanbul’da bulunan HIS Travel Turizm Acentası’ndan bu bileti temin edebiliyordum. Ben de gidip o günkü kura göre 7 günlük bileti ₺760'ya aldım. Bu biletin avantajı, bileti kullanmaya açtırdığınız günden itibaren JR şirketine ait olan şehir içi ve dışı tüm demiryollarını hatta Tokyo’da bulunan uluslararası bir havalimanı olan Narita Havalimanı’ndan şehir merkezine gidip oradan geri havalimanına gelmeye yarayan Narita Express (N’EX)’de bile kullanabiliyor oluşumuz.

Yapılacaklar listemdekileri teker teker Türkiye’de tamamladıktan sonra geriye sadece yanıma ne alacaklarım ve orada yapacağım şahsi harcamalar için yanımda ne kadar para götürmem gerektiğini hesaplayıp, orada uğraşmamak adına paramı Yen (¥) kuruna çevirmek kalmıştı.

Sağladığı imkanlar ve şeffaf oluşu sebebiyle Kuveyt Türk Bankası ile çalışıyorum. Keza mobil bankacılıkta bana sunduğu kur oranları birçok döviz bürosundan daha avantajlı olabiliyor. Bu nedenle bankama uğrayıp ellerinde Yen dövizi olup olmadığını sordum. Merkez rezervlerinde olduğunu ve ertesi gün için sipariş alabileceklerini söylediler. Ben de istediğim miktarı söyleyip paramı yatırdım. Paramın geleceği gün mobilden döviz satın alımımı yapıp bankamdan bu miktarı teslim aldım. Öyle sanıyorum ki çoğu yerde de bahsedildiği üzere Japonya’da Yen satın almak biraz pahalı olabiliyor. Bizzat Türk Lirası satın alan bir döviz bürosunun makasının ne kadar açık olduğunu görerek tecrübe ettim.

Valizimi uçağın kalkmasına 6 saat kala hazırladım diyebilirim. Keza uçağım gece yarısı saat 01:20'de kalkan TK0052 sefer sayılı Türk Hava Yolları uçağıydı. Çok fazla eşya taşımayı seven birisi olmadığım için yanıma sadece 3 t-shirt 2 pantolon 1 eşofman altı 1 mont 1 şapka 5 çift çorap ve iç çamaşırlarımı almıştım. İnternetten araştırdığım birkaç hava durumu sitesi Tokyo’da 1–2 günün yağmur yağma ihtimali ile geçeceğini belirtmişti. Bu risk üzerine yanıma sadece bir tane kalın uzun t-shirt ve mont aldım. Sanıyorum her ne kadar kullanamasam da bilgisayarımı ve güneş gözlüğümü de yanımda götürdüm. Bunlara ilaveten orada yoğun yürüyüş ve tempolu bir program olacağını düşündüğümden birkaç paket kuruyemiş de valize eklemiştim.

Diyette oluşum aslında benim için zorlu bir sınav sayılıyordu. Çünkü kafama sıkı sıkıya koymuştum doğru beslenmeyi ve bu yoldan da ayrılmaya hiç niyetim yoktu.

Yemek konusunda hassasiyetlere sahip olduğum için Japonya’ya gitmeden önce internetten yaptığım aramalar sonucunda gideceğim yerler için yiyebileceğim türden -örneğin helal- yiyecekler satan dükkanları haritadan işaretledim. Bununla birlikte Apple Store’dan bulduğum Japonya’daki helal ve temiz restoranların listesinin ve adreslerinin olduğu birkaç program indirdim. İşin ilginç yanı yine Medium’da da yazmayı planladığım bir diyet programı uyguluyordum. Dolayısı ile şeker ve türevlerinden çok katı bir biçimde kaçmaya çalışırken Japonya’daki birçok lezzeti de kaçırabilirdim. Kendi kendime sadece 2 veya 3 gün birer hak tanımaya karar verdim.

Her şey tamam gibi görünüyordu. Valizim de hazırdı ve taksiyi çağırıp havalimanına gittik. Check-in işlemlerimizi halledip lounge’da beklemeye başladık. Vakti geldiğinde uçağın yolcularını alacağı kapıya yürümeye başladık. O an farkettim ki saat 01:20'ye yaklaşmasına rağmen havalimanı gerçekten çok kalabalıktı. Yani genelde ya sabah 6 civarı ya öğlen civarı ya da saat 10'u geçmeyen uçuşları tercih ettiğim için bunu normal karşılıyordum. Ancak bu saatte bile böylesine bir kalabalığın oluşu beni hayli şaşırtmıştı. Gerçekten bir üçüncü havalimanına gerek var diye içimden geçirdim. Uçağa bindim ve önümde 12 saatten daha uzun sürecek bir yolculuk beni bekliyordu. Anonsların Türkçe İngilizce ve ardından da Japonca yapılıyor oluşu beni biraz heyecanlandırmıştı. Çünkü şu ana kadar ki duyduğum tek Japoncayı 2005 yılında oynadığım Winning Eleven futbol oyununun spikerinden biliyordum.

Sonraki yazımda uçaktaki ve sonrasında yaşadığım ilk izlenimlerden bahsedeceğim.

Yazımı okuduğunuz için teşekkür ediyorum.

Japonya’ya gidişim, orada kalışım, edindiğim bilgi, tecrübe birikimleri ve yorumlarımı paylaşacağım yazı dizisinin ikinci bölümünün sonuna geldiniz.

Kaynak belirtmeksizin yayınladığım tüm fotoğraflar benim tarafımdan çekilmiştir.

Hakkımda daha fazla bilgiye aşağıdaki linkten ulaşıp, beni biraz daha yakından tanıma fırsatınız elde edebilirsiniz;

Omer Sahbaz on about.me
View Omer Sahbaz on about.me, your personal page with a purpose. Omer Sahbaz uses about.me to show people what matters…about.me

Gezdiğim yerler ve daha fazlasını paylaştığım Instagram profilime ise şuradan ulaşabilirsiniz;

Tokyo’dan gündüz gözüyle bir yaya geçidi.



Similar Posts by The Author:

    發佈留言